19 Ekim 2008 Pazar

Futbol Hastalığına Bilimsel Bakış

Uzmanlar 'futbol hastalığının' psikolojik yönlerini inceledi ve bu güzel oyun sayesinde nasıl mutluluk ve kimlik bulduğumuzu sizin için anlattı.

Meksika Los Alamos Laboratuvarları'nda yapılan araştırmalarca futbolun izlemesi en zevkli spor olduğunun bilimsel olarak kanıtlanmasını bir kenara bırakırsak, psikologlar erkek psikolojisi ve futbol arasındaki bu karışık ilişkiyi çözmeye çalışıyorlar. Şu bir gerçek ki, futbol izlemek vakit geçirmek için yapılan bir aktivite değil, bir ihtiyaç.
Taraftarlar da bizi doğrulayacaktır. Dahası, futbol tutkusunu atalarımıza dayandıran iddialar da mevcut. Uzmanlar, avcı atalarımızın av seferlerinin yerini futbolun aldığını söylüyor. Bu da neden futbol seyircisinin %86'sının erkek olduğunu açıklıyor.

Psikolog Barbara Pease konu hakkında ki yorumu ilgi çekici:


"Binlerce yıl, erkekler birlikte avlanmaya çıkarken, kadınlar da yemek işleriyle ve çocuklara bakmakla yükümlüydüler. 18. yüzyılda çiftçilik avcılığı gereksiz hale getirerek bu gidişata bir dur dedi. Bundan sonra, erkekler top oyunları icat ederek avcılık günlerine bir alternatif geliştirdi. Ve bugün maçlara giden erkeklerin stadyumlarda kendilerine bir av grubu bulduğunu söyleyebiliriz."
Amerikan Hastanesi'nden Psikolog Aslı Akkan da Türkiye'deki futbol tutkusunun, yüzyıllar evveline olmasa da, yine geçmişe dayandırıyor:
"Türk kültürü gibi 'erkek adam futbol oynar' anlayışının yaygın olduğu toplumlarda kişiler daha çocukluklarında futbol olgusuyla tanışırlar. Mahalle aralarında, sokaklarda, halı sahalarda düzenli olarak oynadıkları, daha önemlisi yaşadıkları bu oyunu ileriki yaşlarında takip etmek kaçınılmaz olmuştur. Bu kişiler sadece futbolu izleyip taraftarlık yapmazlar; aynı zamanda geçmişleriyle özdeşleştirerek yaşarlar."

Hormonlar da futbolsever:


Bu güzel oyun ayrıca erkek beyninin kendine özgü sistemine de hitap ediyor. Oyuncuların hızları, açılar, topun yönü gibi bilgileri beynimizde tahmin etmemizi sağlayan bu özgün yapı futbol ve motor sporları gibi birçok başka sporu erkekler için daha çekici kılıyor.
Ayrıca, testosteron oranlarımız da futboldan nasibini alıyor. 1994'te Brezilya'nın İtalya'yı penaltı atışlarıyla yendiği Dünya Kupası finali sonrası İtalyan ve Brezilyalı taraftarlardan alınan salya örnekleri bunun en önemli kanıtı. Georgia State Üniversitesi'nin araştırmasına göre; Brezilyalı taraftarların testosteron seviyesi %28 artarken, İtalyan taraftarlarda aynı oranda bir düşüş saptanmış. Uzmanlar bunun, testosteronlarındaki artışların yardımıyla savaşlar kazanan atalarımızdan miras kalmış olabileceğini söylüyor.

Futbol terapisi:


Diğer uzmanlar da futbolun sadece bir gösteri değil, tedavi olduğu konusunda hemfikir. Futbol bizim öfke, acı, coşku gibi normalde içimizde tutacağımız duygularımızı ifade etmemizi sağlıyor. Mental Health Foundation'ın yaptığı bir araştırmaya göre; erkeklerin %64'ü futbolun duygularını paylaşmayı kolaylaştırdığını söylüyor. Andy Barton da bu konuda onunla hem fikir: "Futbol maçları erkeklerin yoğun duygularını ifade edebilmeleri için uygun bir ortam yaratıyor." Örneğin tuttuğunuz takım şampiyonluğu kaçırdığı zaman ağlamanız gayet normal görülebilir; ama duygusal bir film izlerken bunu yaparsanız bu normal karşılanmaz. Moorhouse konuya başka bir açıdan da yaklaşıyor: "Futbol maçları erkeklerin toplum içinde tutuklanmadan damarları gözükene kadar bağırabildiği tek yer."



Psikolog Aslı Akkan, futbolun psikoloji açısından incelendiğinde erkekler için ilginç bulgular elde edildiğini belirtiyor: "Futbol izlemek erkeklerde boşalmaya/deşarj olmaya (katarsis) yarar. Günlük, toplumsal, kişisel sıkıntıları olan bireyin bağırıp çağırarak, kimi zaman marşlar söyleyerek bu oyunu izlemesi onu rahatlatır. Bu bir hobi olur ve bu hobi büyük kitlelerce paylaşıldığında bu katarsis etkisi daha da yararlı ve yüksek dozda gerçekleşir
."

11 Ekim 2008 Cumartesi

Futbolumu Sevmiyoruz Yoksa...

Futbolu mu sevmiyoruz, yoksa..
Televizyon köşesine sıkışıp kalmasına fena halde üzüldüğüm bir yazar var.. Sina Koloğlu.. Doğan Koloğlu gibi bir ustanın oğlu olarak, doğuştan okullu.. Yazılarının satır aralarından hissediyorum. Müthiş bir kültürü var, spor dahil.. Kalemi iyi.. Mizahı iyi.. "Sevmiyoruz futbolu" diye bir parantez açmış geçen gün.. Büyükler oynamadı mı, tribünlerin nasıl boş olduğuna dikkati çekiyor.. "Hatta büyükler bile doldurmuyor ya" diyor..Düşünün Galatasaray sezon başında Kayseyi'ye geliyor. Yani göreceli olarak futbola aç olduğumuz dönemde.. Hava da pırıl, saha da henüz.. Galatasaray Türkiye Şampiyonu.. Kayseri Federasyon Kupası galibi.. Yani bir nevi Süper Kupa maçı ama, dandik değil. Ligde puan mücadelesi..Yani sadece Kayseri değil, Kayseri'ye civar ne kadar kent, köy varsa, oradan gelenlerle tıklım tıklım dolmalı, biletler karaborsaya düşmeli değil mi?.Hayır.. Yarıdan fazlası boş stadın.. Yarıdan fazlası boş..O zaman Sina haklı.. Futbolu sevmiyoruz.. Mu peki?.. Mu?..Peki sevmiyoruz da, bu televizyonlar gerzek mi?. Geçen hafta sonu Türk televizyonları 36 maçı (Yazı ile otuzaltı) naklen yayınladılar, Avrupa'nın dört bir yanından.. Yani..İşte ben.. Futbolu seviyorum, ama 2000 yılından beri tribüne oturmadım.. Çünkü..Futbol bir oyun.. Bir keyif.. Bir seyirlik boş vakit değerlendirme aracı, benim için..Tribünlerde keyif almadığımı fark ettim zaman içinde.. Tersine.. Anlamsız bir stres içinde gerildiğimi hissettim.. Evde kendi tribünümü kurdum.. Arkadaşlarımla..Bakın farka.. Dostların bana gelmesi sorun değil.. Özel arabasıyla gelenlerin park sorunu yok.. Eve her kulübün taraftarı geliyor, içerde istediği yerde oturuyor. "Fenerli gelemez.. Beşiktaşlı şuraya oturamaz" kuralları yok. Bu sayede maç boyu birbirlerine takılarak, kızdırarak, şakalaşıp, kahkahalar atarak izliyorlar. Yani eğleniyorlar.İçerde harika bir mutfak var. Fatoş'un hazırladığı nefis sıcaklar ve soğuklar, masanın üzerinde hazır açık büfe..Her türlü alkollü, alkolsüz, sıcak, soğuk içki elinizin altında..İsmet'in (Kolay) maça özel elleriyle seçip yolladığı meyveleri Ercan en iştah açıcı hazırlamış, maç anında servis yapıyor.. Mis gibi demli çay her an hazır.. Türk kahvesi, espresso ve nescafe, capuccino, sıcak çikolata veren makineler düğmelerine basılmayı bekliyor.İhtiyaç mı doğdu?.. Tertemiz, pırıl pırıl, mis kokulu tuvaletler..Gelin, sorun bakalım Hıncal'ın arkadaşlarına.. Her maç gününü iple çekiyorlar mı, çekmiyorlar mı?.Şimdi Hıncal'ın evini kaldırın yazıdan.. Yerine Old Trafford ya da Highbury, ya da herkes bilir ya.. Wembley yazın..Oralar öyle Sinan.. İngiltere'de, Almanya'da, Fransa'da stadyumlar öyle.İster özel, ister toplu taşıtla gidin, gidiş geliş dert olmaktan çıkarılmış. Elinizdeki bilette yazılan yer sizin. Kimse oturamıyor oraya.. Ne "Amirim söyledi" diyen polis, ne de, holigan çetesi..Kulis tiyatro kulisi gibi.. Bir enfes servisler var, evde bulamazsınız.. Tuvaletler tertemiz....Ve de maçların pek çoğu gündüz.. Yani maça ailece gitmek, Pazar günü pikniğe gitmek gibi rahat, güzel, tatlı bir "Dışarı çıkma" olayı..Öyle olduğu için maça gitmek yıllar içinde bir yaşam tarzına dönüşmüş.. Adam pazar sabahı tüm aileye "Hadi bugün maça gidelim çocuklar" derken, aklına hiç kötü şey gelmiyor.. Onu caydıracak zorluk yok, gök delinmiş gibi yağmur bile olsa..Bir de bize bakın.. Gece 21.45'te başlayan ve de gece yarısından sonra biten bir maç için ailenizi alıp, hem de diyelim, İstanbul'un karadan denizden en çok ulaşımı olan İnönü Stadı'na nasıl gelir gidersiniz?. Eve nasıl, kaçta dönersiniz, ertesi gün iş var, okul var..Stadın içinde yerinizde, ailenizle rahatsız edilmeden oturma şansınız nedir?. Küfürler, olaylar, şiddetler bir yana.. "Ayağa kalk" diye bağırır holigan.. Kalkmak zorundasın. "Bağır" diye emreder holigan bağırmak zorundasın. Yoksa başına işler gelebilir..Büfeler çağ dışı.. Tuvaletler, hele kadınlar tuvaleti, hafazanallah!.. Hadi git bakalım, git de eğlen, keyif yap ailenle.. "Ne güzel Pazar geçirdik" de..İlle de gece oynanan maçlar, mecburmuş gibi. Gece olsun ki, gitmesi gelmesi ayrı dert, ayrı sorun olsun.. Büfesi, tuvaleti, kulisiyle berbat tribün altları.. Pis, tozlu, çamurlu, kırık ve zorbalara teslim edilmiş tribün koltukları.. Size insan değil, çete muamelesi yapan amigolar.. Yani..Türkiye'de düzen "Holiganlar dışında kimseler maça gelmesin" diye özel yapılmış sanki.. Keyifli futbol seyircisi ve aileler maça gelmesin diye ne lazımsa o yapılıyor, adeta.O zaman söyler misin bu tribünler nasıl dolar, Sina, evinde futbolla en güzel saatler geçirmek fırsatı seni beklerken.. Televizyonu olan her ev, stadyumlardan çok daha cazip futbolu sevenlere Sina.. Mesele bu..Statları, televizyonlarla rekabet edecek, rahatlık, konfor, cazibe düzeyine getirmemiz gerek, geliş, gidişinden başlayarak..İnsanlar paralarıyla rezil olacak kadar enayi değil!

HINCAL ULUÇ

4 Ekim 2008 Cumartesi

Aday Kadromuz Açıklandı

Milli Takım Aday Kadrosu

Kaleciler: Volkan Demirel (Fenerbahçe), Serdar Kulbilge (Kocaelispor), Tolga Zengin (Trabzonspor)

Savunma oyuncuları: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Serdar Kurtuluş (Beşiktaş), Sabri Sarıoğlu (Galatasaray), Servet Çetin (Galatasaray), Ceyhun Gülselam (Trabzonspor), İbrahim Kaş (Getafe), Gökhan Zan (Beşiktaş), Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Çağlar Birinci (Denizlispor), Uğur Boral (Fenerbahçe)

Orta saha oyuncuları: Gökdeniz Karadeniz (Rubin Kazan), Kazım Kazım (Fenerbahçe), Aydın Yılmaz (Galatasaray), Ayhan Akman (Galatasaray), Mehmet Aurelio (Real Betis), Emre Belözoğlu (Fenerbahçe), Nuri Şahin (Borussia Dortmund), Mehmet Topuz (Kayserispor), Caner Erkin (CSKA Moskova), Arda Turan (Galatasaray)

Forvet oyuncuları: Halil Altıntop (Schalke 04), Mevlüt Erdinç (Sochaux), Batuhan Karadeniz (Beşiktaş), Gökhan Ünal (Trabzonspor), Mehmet Yıldız (Sivasspor)

1 Ekim 2008 Çarşamba

TARAFTAR ONLARI HEP İSTİYOR





Bir takımda başarılı olabilmenin koşulları arasında hernekadar yetenekli olmak,çalışmak varsa da taraftara kendini sevdirmek de futbolcuların motivasyonlarını oldukça olumlu yönde etiliyor.Hatta kimi futbolcular var ki saha içinde kurallara uymayan davranışlar sergileseler takımlarını yalnız bıraksalar ya da yönetimle aralarında soruna yol açacak durumda bulunsalar da taraftar onları hep istiyor hep seviyor.İşte bunlardan biri de geçtiğimiz gün Trabzonspor’dan ayrılması olay yaratan Yattara.Trabzonsporla özdeşleşen bir isim oldu.Gol yollarının aranılan oyuncusu oldu.Yaptığı davranışlarla bazen olumsuzluk olsa da yine de Ts. maçlarında aranılan isim oldu.Taraftarın sevgilisi oldu.Tıpkı Beşiktaş’lı Pascal Nouma gibi.Kendi istekleriyle de gitseler yönetimin isteğiyle de gitseler taraftarın kalbinde her zaman yerleri olucak.Türk futboluna kattıkları renk için hepsine teşekkür etmeliyiz belkide...

Blogger Templates by OurBlogTemplates.com 2007