28 Eylül 2008 Pazar

G.f.b. ile Yıldırım Arasındaki Gerginlik Devam Ediyor

YORUMSUZ

27 Eylül 2008 Cumartesi

Galatasaray Camiasının Başı Sağolsun


Galatasaray'ın taraftar grubu ultrAslan'ın genel koordinatörü ve kurucularından Alpaslan Dikmen, Bursa yolunda geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.Galatasaray'ın resmi internet sitesinden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:"Galatasaray tribünlerinin en sevilen isimlerinden, Galatasaray tribün grubu ultrAslan'ın Genel Koordinatörü sevgili dostumuz ve arkadaşımız Alpaslan Dikmen'in, biraz önce Bursa yolunda geçirdiği bir trafik kazasında kaybettiğimizi öğrenmiş bulunuyoruz. Üzüntümüz sonsuzdur. Alpaslan Dikmen, anılarımızda ve tribünlerimizde sonsuza kadar yaşayacaktır. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, sevenlerine tüm Galatasaraylılara sabır diliyoruz. Tüm Galatasaray'lıların başı sağolsun...
Bizde tüm camiaya baş sağlığı diliyoruz,merhuma da Allah'tan rahmet_ : (

26 Eylül 2008 Cuma

Turkcell Süper Lig Şampiyonu Artık Devler Ligine Direk Gidecek

Bugün açıklanan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından duyurulan Uefa'nın kararına göre , Süper Lig'de 2008-2009 sezonu şampiyonu Şampiyonlar Ligi'ne eleme turu oynamadan direk katılacak. Futbol Federasyonu'ndan yapılan açıklamaya göre, UEFA Yönetim Kurulu'nun son toplantısının ardından federasyona da gönderilen genelgeyle, bu sezon Turkcell Süper Lig'i şampiyon bitirecek takımın, 2009-2010 sezonunda UEFA Şampiyonlar Ligi'ne, eleme turu oynamadan doğrudan katılacağı bildirildi.Bu arada, UEFA Kulüpler sıralamasında 11. sırada yer alan Türkiye, böylece 2009-10 sezonunda UEFA Avrupa Ligi adını alacak UEFA Kupası'na 3 takım gönderecek.

25 Eylül 2008 Perşembe

Fifa Sordu Hagi mi ? Stoichkov mu ?

Futbolun saygın kuruluşlarından Fifa resmi sitesinde bir anket başlaşmış.Ankette Bulgaristan'ın unutulmaz golcüsü Stoichkov ile Karpatların Maradonası lakabıyla nam salan Romanya'nın ve Galatasaray'ın unutulmaz 10 numarası Georgie Hagi kıyaslanmak adına oylamaya sunulmuş.Aslında anket belki biraz saçma gibi görünebilir ilk bakışta çünkü birisi forvet oyuncusu bir golcü yani diğeri ise bir on numara yani bir orta saha oyuncusu.Fifa sanırım bu olaya o açıdan yaklaşmamış anketi açarken düşüncesi bu değildir bence.İki oyuncuyu dünya futbolundaki yerleri ve kendi ülke takımları ve oynadıkları kulüplere faydaları açısından da değerlendirmeye tabi tutmuştur.Burasını geçiyoruz ve ankete çeşitli ülkelerden gelen cevaplara ve oylama dağılıma bakıyoruz.
Anket sonucunda bizim Maadonamız tribünlerimizin ve bir çoğumuzun sevgilisi Hagi Bulgar oyuncu karşısında ezici bir üstünlük sağlıyor.Yapılan yorumlar güzel olduğu kadar ilginçte.Altta yorumları da sizlere nakledip bugünkü yazımızı da noktalıyorum.Bir başka konuda görüşmek dileğiyle...

Böyle 10 numara yok’“Stoichkov iyi bir golcüydü evet, Hagi ise bir sanatçıydı!” (Nijerya)

Stoichkov gibi golcülerden her yılda bir doğar, ama Hagi gibi sanatçılar 100 yılda bir dünyaya gelir” (İspanya)

Hagi Romanya’nın, Stoichkov Bulgaristan’ın efsanesi. Ama Hagi tek başına takımdı (Almanya)

Önce ikisinin de sanatçı olduğunu düşündüm. Ama sonra Hagi’nin niye daha büyük olduğunu anladım. Stoichkov gibi golcü çok, ancak Hagi gibi 10 numara dünyada yok. (ABD)

23 Eylül 2008 Salı

Başkan Nasihatı Lincoln'e Yaradı



Geçen sezonun ilk haftalarını saymazsak bir türlü kendisinden beklenilenleri yapamayan ve istenilen performansı sergileyemeyen Galatasaray'ın yıldız futbolcusu Lincoln'ün son günlerde yaptığı patlamanın arkasında Adnan Polat ile yaptığı görüşme olduğu iddia ediliyor..

Brezilyalı futbolcu, Uefa Kupasında oynanan Bellinzona maçı öncesi başkan Polat'la görüştükten sonra ligde ve kupa maçlarında gösterdiği performans ile adeta büyüledi.
Lincoln'ün performansı son maçlarda büyük çıkış gösteriyor. Sarı- kırmızılı takıma transfer olduğu ilk dönemlerde başarılı maçlar çıkartan ancak ardından kayıpları oynayan Brezilyalı futbolcu; Bellinzona ve Kocaeli maçlarında tekrar sahneye çıktı. Lincoln'ün bir anda gösterdiği bu büyük değişimin ardında ise başkan Adnan Polat'la yaptığı görüşme var. Bellinzona maçından önce İsviçre'de Lincoln'le özel bir toplantı yapan Polat, "Türkiye'ye geldiğin günden bu yana taraftarımız seni bağrına bastı. Kötü oynadığında bile alkışlandın. Hagi'den beri hiçbir futbolcumuz bu kadar ilgi görmedi. Yani Hagi'nin yeri sadece sana layık görüldü. Seni bu denli yüksek noktada gören taraftarı üzmeye hakkın yok" demişti. Bu sözler karşısında çok duygulanan yıldız oyuncu ise "Ben de taraftarlarımızı çok seviyorum. Sakatlıklarla ilgili sorunlar yaşamıştım ve zor toparlandım. Ancak bundan sonra benim günlerim başlıyor" dediği öğrenildi.Yıldız oyuncunun bu güzel futboluna devam etmesini futbolseverler olarak temenni ediyoruz.

22 Eylül 2008 Pazartesi

Aman Dikkat Ronaldo !


Bugün basında,Cristiano Ronaldo ile sevgilisi hakkında çıkan haberleri birçoğunuz okumuşsunuzdur.İddiaya göre Ronaldo'nun sevgilisi Brezilyalı güzel Fernanda para karşılığı erkeklerle ilişki yaşayormuş ve aynı zamanda kokain kullanırken de görüntülenmiş.Hatta yabancı haber kaynağında fiyat bile belirtilmiş 2.000 pound !

Ne diyeceğimizi şaşırdık bu olaya.News of the World 'te çıkan haber İngiliz gündemini de sarsmış bugün.Ronaldo adına üzüldük.Bu sansasyonel olayın Ronaldo'nun futbolunu ve moral-motivasyonunu etkilememesini umuyoruz ama olay sonrası Cristiano 'dan belki birkaç haftalık bir durgunluk ve moral bozukluğu beklemekte çok yanlış değil sanırım.
Ronaldo sen bu hatunu unut dostum ve yol yakınken bu işten dön.Her kuşun eti yenmez dikkatli ol! Ayrıca korkma da sende bu şöhret bu para ve bu karizma varken sana kız çok bu dünyada : ) ...

21 Eylül 2008 Pazar

Kaliteli Bir Kadro ve Oturtulmaya Çalışılan Bir Takım






Galatasaray bu sezon geçen sezon Şampiyon olan kadrosundan daha zengin ve daha kaliteli bir kadro kurdu.Bu konuda sadece ben değilim böyle düşünen, birçok futbol otoritesi de aynı kanıda.Ne varki Galatasaray yeni genç hocası Skibbe ile henüz tam anlamıyla beklentileri karşılayabilmiş değil.Beklentiler derken elbette bundan her maçı 4 , 5 farklı kazanmak anlamı çıkmaz,takımın sahadaki mantelitesi,oyun yapısı ve rakibe karşı oynanan futbol değerlendirilen asıl faktörler.Bunlar istenilen gibi olduğunda zaten istenilen skor da gelir genellikle.
Gelelim Teknik Direktör Skibbe'ye ve Galatasaray'da içinde bulunduğu mevcut duruma.Skibbe'nin işi bir yandan kolay ancak diğer bir yandan da zor.Şöyle ki bu yıl devraldığı takım geçen yıl ligi gerçekten çok zor günler geçirmesine rağmen şampiyon olarak tamamlamış bir ekip.Bu yıl elindeki kadro ise geçen yıla oranla daha kaliteli isimlerden oluşuyor ve yedek kulübesi de daha zengin.Bunlar işi bilen bir hoca için önemli avantajlardır.
Dezavantajları yokumu derseniz elbette ki var.Genç hocanın Türkiye Liglerini ve Galatasaray'ı çok iyi tanıyamamış olması bunların başında geliyor.Bana göre bunda da önemli bir faktör daha var.O da başarıya alışmış bir camiaya gelmesi ve haklı olarak basit şeylerle çok mutlu olamayan ve gözlerinin önünde hep sahada 2000-2001 yılı sezonunun takım ruhunu ,mücadeleciliğini görmek isteyen taraftar.Eğer Skibbe bunları göz önüne alıp oynattığı futbolla ,yaptığı hamlelerle taraftara ve camiyaya kendisine inandırmayı başarabilirse kalıcı olur diye düşünüyorum.
Henüz sezonun başları olmasına rağmen sakatlıklar can sıkmaya başladı.Tabiki her takımın eksikleri ve sakat oyuncuları olacaktır ancak bunların sayısı henüz ligin dördüncü haftasında 9'a,10'a ulaşıyorsa bana göre yönetim antrenörden başlayıp kondisyoner ve kulüp doktorlarına kadar ayrıntılı rapor ve açıklama istemelidir yönetim.
Bugün de Kocaelispor deplasmanına bir çok oyuncusundan yoksun gitti Galatasaray.Sezon başlamadan önce sitemde gerek maç yorumlarımda bu takımın forvet kadar gerçek anlamda bir sağ beke de ihtiyacı olduğunu ,Sabri'nin bir sağ bek olmadığını ve olamayacağını defalarca söylemiştim.Şimdi henüz yeterli tecrübeye sahip olmayan veya o mevkide daha önce oynamayan isimlerden iyi şeyler bekleniyor bence yanlış.Maç hakkında görüşlerim ve tahminlerime gelecek olursak;Gs.geçen haftabence iyi bir şey yaptı Lincoln'ü tekrar kazandı,moralli ve sağlam bir Lincoln Türkiye Liginde her zaman etkili olur.Baros'un ilk gollerini atması,Kewel'ın devam eden formu ve akıllı teknik oyun yapısı Galatasaray'ın bu maçtaki avantajlarıdır.Rakip kalede eski F.b.'li Serdar Kocaelispor için avantajdır ancak Gs. kaleye daha fazla şut atıp etkili hücum silahlarını kullanmayı başarabilirse maçı lehine çeviren taraf olur.He birde unutmadan orta sahanın çalışması gidip gelmesi ve az pas hataları yapıp rakip kaleye süpriz çıkarmalar yapması da bence iyi futbol ve istenilen skor için şarttır.Şartlar açısından zorlu olabilecek deplasman da Galatasaray'a başarılar diliyorum...

20 Eylül 2008 Cumartesi

Al Başını Git Takımı

Öcal Uluç'un Türkiye gazetesinde yazdığı üç büyükleri değerlendiren yazııdır...
Ne diyor “başta” Adnan Polat olmak üzere, Skibbe’nın arkasında duranlar; “Efendim, durun bakalım, daha o da yeni geldi, bir çok futbolcu da. Sabredin birbirlerini tanısınlar, hocanın sistemi otursun, görün o zaman Galatasaray’ı!..”“Mantık” doğru, ama iki itiraz var:Bir; Skibbe, “böyle” bir kadroyu “hedefe taşıyacak” çapta bir Hoca değil; neydi “ilk” hedef; “Şampiyonlar Ligi”; daha baştan olmadı; şimdi hedef ne; “Saracoğlu Stadı’nda UEFA Kupası finali oynamak”; kaç Galatasaraylı “bu hoca ile bu hedefe varılabileceğine” inanıyor; güldürmeyin beni!..İki; Hoca, geldiğinden beri “takıma bir iskelet, bir sistem oturtmamak için” elinden geleni yapıyor; bakın resmi maçlarına; 3 Süper Lig ve 3 Avrupa Kupası maçı oynadı; her maç ta ayrı sistem - ayrı taktik - ayrı kadro!..Takım zaten “Topu alan kimselere vermesin, istediği gibi oynasın, kendini göstermek için arkadaşlarını harcasın” görüntüsü veren “yıldız” oyuncularla dolu, bir de “Hoca sistemi ve tertibi çorbaya çevirince”, işte ortaya çıkan tablo; “10 kişilik zayıf ve liginde sondan ikinci olan” İsviçre takımına karşı Galatasaray’ın oynadığı futbol!.. (Ki, o İsviçre’nin milli takımını, Lüksemburg İsviçre’de yendi!..)Aklar da çok, karalar da çok; neden?..“Akların olmaması imkânsız”; böyle yıldızlarla dolu “alternatifli ve geniş bir kadroya sahip” bir takım!..“Karaların olmaması imkânsız”; zira ortada “takım olmuş” bir takım yok!..Antalyaspor maçında “sağbek oynayan” Hasan’dan başlayalım; alıp gidiyor; kaç çalım atacağı, ne zaman pas vereceği belli değil!.. Servet, “Maradonalığa” özeniyor, Arda öyle, Kewell öyle, Lincoln öyle, Aydın öyle, Ayhan öyle, Mehmet Topal öyle, hemen gördük ki Milan Baros öyle, Nonda öyle, Ümit Karan öyle, Sabri öyle, Barış öyle.Dikine “6 - 7 pas yapınca, kolay gol pozisyonuna giren” takım, “top götürme ve çalım yapma sevdalısı” futbolcularının kaptırdıkları toplar yüzünden kalesinde tehlike yaşıyor, gol görüyor ve bu tablo her maçta tekrarlanıyor; nerede Hoca?..Oyun disiplini sıfıra yakın; dert burada, yoksa o “minare” stoperlerin, hem de 3 tanesinin bulunduğu bir takım, o kaleciyle, 10 kişi kalmış o rakipten o korner golünü yer mi; bu kaçıncı “öyle” gol?..Skibbe’yi eleştirmemiz “skorlardan dolayı değil”; işte bundan!..“Alın başınızı ve de topu gidin” ya da “kafanıza göre takılın” futbolu oynayan oyuncuları disipline edememesi!..Seyredin “Kewell’ın sarı kart görmesinden önceki görüntüleri”; Servet’in hiç gereği yokken oyunu gerdiğini ve hakeme “ilk fırsatta sarı kartını çıkarmalısın” mesajını verdiğini görün!..Servet, “faydası kadar zararı da olmaya başlayan” bir noktada; aklını başına almalı; zira saha kenarında duran Skibbe - Ümit Davala ikilisinin bir şey yapacağı yok; haftalardır “aynı” Servet’i seyredip duruyoruz!.. Galatasaray “bu kadro ile ve bunca sakatına rağmen”, başında “Skibbe olmadan da sahaya çıksa”, rakibini yenerdi; iki takım asında o kadar “güç” farkı vardı ki!..Görünen “aklar” da çok; Galatasaray “bol gol pozisyonuna giriyor”; çoğu atılamıyor, ama elbette “bir gün gelecek” atılacak!..“Duran toplar” daha iyi kullanılmaya başlandı; “goller atılıyor!..”“Orta sayısı” çok yüksek ama “yüksek ortalar” Hakan Şükür ya da “benzeri” bir santrfor olmadığı için boşa gidiyor!..Şut oranı müthiş ve “isabet oranı” da yükseliyor; ne var ki, “duran toplar dışında”, uzaktan şut denemesi hemen hemen yok; koca maçta bir defa Lincoln denedi ve o da gol oldu; kapanan defansları delmek için “bu çalışmanın ve uygulamanın yapılması” şart!..Takıma gelince; Kewell alıştı; Baros da öyle, Lincoln “gol attı, asist yaptı”, Nonda biraz becerikli olsa, kendini oyuna, topa verebilse, “Lincoln’ün asistleri 3’e, 4’e ulaşırdı”; bazıları “başka bir maç ve peşin fikirli olarak Lincoln’ü seyretmiş galiba”; ben beğendim!..Aydın “sakat değilse”, ilk on bire “ilk” adı yazılacak “5 oyuncudan biri!..”“Bu takım” Türkiye’de “rahat iş yapar”; ama Avrupa?..İşte orada duralım ve Skibbe’ye bakalım!..“O yapabilirse”, Galatasaray başarır; “sağbek yeri hariç”, öyle bir kadrosu var; hem de “asilinden geri kalmayan” yedekleriyle!..> Fenerbahçe???Aziz Yıldırım ne derse desin, ortaya açıkça çıktı ki; “dünün” Fenerbahçesi, “bugünün” Fenerbahçesi’ne “tur bindirir”; ne Tuncay’ın yeri doldu, ne Appiah’ ın, ne Aurelio’nun ve de “asıl” ne de Zico’nun!..Allah’tan Güiza “çok koşuyor, çalışıyor”; yoksa “Kezman’ın yeri bile dolmayacaktı!..”Kızacak çok Fenerbahçeli olacak ama, yazmam gerek; ticareti, tesisi, organizasyonu, kulisi “çok iyi bilen” Aziz Başkan “futboldan” anlamıyor; ama “anladığını zannederek” futbolun her işine karışıyor; işte Fenerbahçe’nin en büyük handikabı!..> Beşiktaş?..Mevsim başı maçlarında “Delgado - Bobo - Holosko” üçlüsünün müthiş gösterileriyle, “Avrupa Kupaları’nda en ümitli olduğum” takımdı Beşiktaş!..Ama, “Perşembe gecesi” ümidimin önemli bir bölümünü kaybettim!..Ertuğrul Sağlam konusunda da “Kayserispor’dan kalan” olumlu görüşlerim vardı; giderek azalıyor!..Bir zamanlar Fenerbahçe “Alexspor” görüntüsü veriyor; Alex durunca ya da tutulunca, ortada takım kalmıyordu!..Şimdi Beşiktaş “Delgadospor” görüntüsü vermeye başladı; o yoksa, takım da yok gibi!..Özet; Beşiktaş iyi sinyaller vermiyor; dikkat!

Öcal Uluç_

Lehmann'ın Helikopterli Antremanı



Geçtiğimiz sezon Arsenal formasıyla izlediğimiz bizim ünlü Alman kaleci Jens Lehmann'ın, yeni takımı Stuttgart'ın antrenmanlarına helikopter kiralayarak gitmesi Alman basınında alay konusu olmuş.Bir dönem Almanya Milli Takımı'nın da kalesini koruyan ancak şimdi Bundesliga'da futbol hayatının son baharını yaşayan Lehmann,böyle ilginç bir olayla Alman basınının gündemine geldi. Almanya'da yayın yapan Bild Gazetesi'nde yer alan fotoğraflı haberde, Lehmann'ın antrenman sahasında helikopteriyle gittiği okurlara aktarıldı. Gazetede yer alan haberde, Lehmann'ın helikopterinin parasını kulübünün değil kendisinin karşıladığı da ifade edilirken, antrenman sahasının çevresinde oturan halkın ise gürültü nedeniyle sıkıntılı oldukları ve şikayette bulundukları iddia edildi.

Yani koyun can derdinde kasap et derdinde.Komşuları rrahatsız eden helikopter gürültüsü taraftarların ve basının derdi ise helikopter parasının kimden çıktığı.Hey gidi hey.Size ne kardeşim.Belki idamana geç kalınca o gerekti,belki parasını harcayacak yer bulamıyor,belki hobilerinden birisi ...

18 Eylül 2008 Perşembe

Ne Kadar İnsaflıyız ?




NE KADAR İNSAFLIYIZ

Futbol hepimiz dünyadaki tüm sporlar içinde en çok rağbet edilen bir bakıma eğlence sektörü.Yüzlerce futbol takımının milyonlarca taraftar kitlesi var.Birçok taraftar için ise futbol hatta kendi takımı hayatındaki birçok şeyden çok daha önemli.Takımı için ağlayıp takımı için seviniyorlar.Böyle olunca da şu bir gerçek ki her insan kendi takımının sürekli olarak galibiyetle yoluna devam etmesini istiyor.Maç boyunca 90 dakika onları desteklerken o heyecanı yaşamak,gole doymak,maç bittiğinde skor tabelasında kendi takımının farklı skorla galibiyetini görmek ya da ‘Az olsun bizim olsun’ diye düşünüp galbiyet skorunu gururla görmek ister.Bu elbette ki en doğal hakkımız ancak bazı gerçekleri de düşünmemiz lazım.Bir takımın sürekli galibiyetle her maçı bitirmesi ne kadar mümkündür?Takımı takım yapan birçok unsur vardır ki bunlardan en önemlisi de futbolculardır.Sahaya çıkan 11 futbolcudan beklenilen hepsinin de o maçta üstün performans sergilemesi,mükemmel oynaması, gol veya goller atması maçı hatasız bitirmesidir.Ancak böyle bir şey mümkünmüdür?90 dakika boyunca hata yapmadan oynamak ya da hermaçta böyle bir şeyi beklemek ne kadar olanak dahilindedir?Sahaya çıkan futbolcular robot değildir insandırlar.Fiziki güçleri her maç aynı olmayabilir,psikolojik durumları her maç aynı olmayabilir ya da sayamadığımız birçok etken olabilir.Böyle durumlarda hele ki maç kaybedilmişken bu insanları eleştirdiğimizde biraz daha insaflı olmamız gerekmezmi?Her takımın ve her futbolcunun iniş çıkışlı dönemleri vardır tıpkı futbolcu olmadığımız halde hepimizin olduğu gibi…Milyonlarca dolar verilmesi o insanların fiziksel güçlerini psikolojik dengelerini yok saydırtamaz.İnsanları eleştirirken bu eleştirilerin onları daha da olumsuz etkileyeceğini düşünmeli ve elbette ki sınırlı bir zaman için de olsa bile biraz tolerans göstermeliyiz.Televizyonda ya da stada maçı izlerken ‘O topu sağdakine verseydi gol olucaktı’ şeklinde uzaktan konuşmak ne kadar basitse sanırım stres altında bir maçı tamamlamak da bir o kadar zordur.Bu yüzden biraz daha anlayışlı ve sabırlı olmakta fayda var diye düşünüyorum...

17 Eylül 2008 Çarşamba

Kısa Yoldan Meşhur Olma Çabaları



Bugün gazeteleri karıştırırken belki çoğunuzun da okuduğu haber karşıma çıktı.Birde medyamızın meşhur mübala sanatı ekleneinde üzerine,insan ister istemez merak edip okumak durumunda kalıyor.Çoğu yerde 'Arda Turan'a Taciz Suçlaması' şeklinde yansıyan haberi dikkatle okudum.Okuduğum anda da güldüm ama yinede internette de konuyu araştırma gereği duydum bu yazıyı yazmadan önce.

Olay Arda Turan'ın kendisini telefonla arayıp hakaret ettiğini ileri süren bir bayandan kaynaklanmış.Hanımefendi sözde Florya Metin Oktay Tesislerine Arda ile görüşmeye de gitmiş ancak kendisini bulamayınca (tesisler büyük biraz ondandır belki ! ) geriye dönmüş ve ardından Arda tekrar telefonla bu söz konusu bayanı arayıp hakaret etmiş.

Türkiye'de artık bu tip şeyleri duymak çok sıradan olmaya başladı.Birgün Emrah'tan çocuğu olduğunu iddia eden başka bir gün başka bir ünlü isimin eski eşi olduğunu ve kendisini arayıp sormadığını savunan tiplere rastlamak hiçte zor değil.
Şimdi de Galatasaray'ın ve Milli Takımın genç yıldızı Arda Turan nasibini alıyor bunlardan.Ne diyelim söz konusu hanfendi belki bi kaç gün sanal gündem yaratıp manşetlerde kalıcak belki bu da ona yetecek.Ancak biz Türk halkı olarak kolay yoldan meşhur olma çabasında olan bu tip kişilerden sıkılmaya başladık iyice.Bırakın Allah aşkına adamların işleri güçleri bitti sizinle mi uğraşacaklar.Artık taktiğinizi değiştirme zamanı geldi.Çünkü sizi duymak veya okumak istemiyor bu insanlar.

16 Eylül 2008 Salı

Ülkemizdeki Futbol Kültürü

Yazıya internette spor sitelerini dolaşırken rastladım,okudum hoşuma gidince blogumuzda da paylaşmayı uygun gördüm.Yazı Ali Akdeniz beyefendiye aitmiş.
Bu yazımızda ülkemizdeki futbol kültürüne değinmek istedim, son dönemlerde oldukça fazla eleştirilere maruz kalan futbol kültürümüzü biraz irdelemekte fayda olduğu kanaatindeyim.Taraftarların maç öncesi stad dışındaki olumsuz davranışları, maç sırasında tribündeki davranışları, spor yazarlarının televizyon programlarındaki pervasızca yaklaşımları, futbolcuların saha içindeki agresif yapıları, teknik adam ve yöneticilerin şovları ile sürekli gerginlik ve kavga ortamına sürüklenen futbol kültürümüz yeni yetişecek nesiller için hiçde iyi bir görüntü vermemektedir.Avrupa futbol birliği Uefa ve spordan sorumlu Devlet Bakanlığı arasında bocalacayıp duran Futbol Federasyonu tam olarak hangi yöne gideceğini bilemez bir durumdayken futbolun geleceği ve güvenliği ile ilgili çok fazla faydalı çözümler üretememektedir. Öncelikle Futbol Federasyonu Devletten ve haliyle politikadan tamamen soyutlanarak bağlı olduğu üst federasyonlar Fifa ve Uefa nın direktifleri doğrultusunda futbolumuzun kriterlerini bu kurumların standartlarına yükseltmelidir.Bu standartlar sağlandıktan sonra Futbol federasyonu klüpler ile yapacağı sıkı çalışmalar sonunda yukarıda bahsedilen olumsuzlukların kalıcı olarak ortadan kaldırılması için gerekli adımları atmalı sporcularından taraftarına, teknik adamlardan spor yazarlarına kadar futbol kültürünün tüm aktörlerini içine alan bir eğitim ve öğretim kampanyası düzenlemelidir.Ancak bu kampanyalar başaltılıp öylece sonuçlandırılmamalı titizlikle takip edilerek sonuç alınana kadar ve sonuç alındıktan sonra bile ısrarla uygulanmaya devam edilmelidir.Ancak böylelikle ülkemizdeki yozlaşmış futbol kültürünü düzeltebilir ve insanların eşleri çocukları ile tereddüt etmeden maç izlemeye gidebileceği bir ortamı sağlayabiliriz.

15 Eylül 2008 Pazartesi

Devlerin Sukuneti



Avrupa'nın Büyük Takımları Bu Sezon Suskun Başladı


Avrupa Liglerinde 3.- 4. hafta maçları oynanırken kendi liglerinin devleri olan ekiplerin bu haftaki kayıpları dikkatlerden kaçmadı.Türkiye liginde iyi transferler yapan Galatasaray ve Fenerbahçe ;İspanya La liga'da Messi'li ve Henry'li Barcelona; İtalya'da Ronaldinho'lu Milan ve geçen yılın iddialı ekibi Roma bu hafta kayıplarına yenilerini ekleyen ekipler olarak dikkat çekti.

Yapılan süksli transferler ve harcanan milyon dolara rağmen büyüklerin ilk haftalardaki bu performansı taraftarlarını üzerken futbolseverleri de şaşkınlığa sevketti.Şimdi merak edilen bu devlerin ne zaman tam anlamıyla kendilerine gelecekleri ve hafta içi oynayacakları Avrupa Kupaları maçlarında da aynı kötü performansı gösterip gösteremeyeceği.

14 Eylül 2008 Pazar

Guti'den Anlamlı Gol



İspanya La liga'nın devi Real Madrid bu gece sahasında Numancia'yı konuk etti ve adeta gol düellosuna dönüşen maçı 4-3 'lük skorla kazanmasını bildi.Buraya kadar çok doğal bir futbol maçı haberi bu elbette.Ancak bu maç Real Madrid için ve Guti için üç puanın ötesinde özel bir anlam kazanmıştı.Bu anlamı kazanmasının nedeni ise kaptan çıktığı mücadelede Real Madrid'in La Liga tarihindeki 5.000. golünü atmış olmasıydı.Gerçekten anlamlı ve güzel bir olay bu değilmi.İspanya La Liga ve Real tarihinde önemli bir yeri var artık Guti'nin.Dört bininci golü atan Şili'li futbolcu Zamarano 'dan sonra beş bininci gol İspanyol oyuncuya kısmet oldu.


13 Eylül 2008 Cumartesi

Metin Oktay




TÜRK FUTBOLU VE METİN OKTAY

O,Türk futbolunun önemli kilometre taşlarından belki de en önemlisi... O ,Taçsız Kral lakabı ile halen yad edilen, kişiliği ve insanlığı ile geçmiş zaman da adından sıkça söz ettiren ve gelecek zamnda da ettirecek Galatasaray'ın efsane golcüsü Metin Oktay.
Kral mezarı başında anıldı yine.Türk futboluna büyük emek vermiş bu usta için mezarı başında anma programı düzenlendi.Geçmiş zamanı yad etmek adına Metin Oktay'ı tekrar bi okuyalım ve neler yaptığına göz atalım.Teşekkürler Metin Oktay, Türk futbolu sana minnet borçlu...
2 Şubat 1936'da İzmir'de (Karşıyaka-Çiftefırınlar) doğdu. Karşıyaka Soğukkuyu İlkokulu, Alsancak İlkokulu, İnönü Lisesi ve Mithatpaşa Erkek Sanat Enstitüsü'nde (Mobilya bölümü) okudu. 15 yaşında Damlacık Kulübünde 8 numaralaı formayı ( 8 numaraları forma çok sevdiği Sait Altınordu'un forma numarasıydı) giyerek futbola başladı. Adnan Suvari'nin futbolcu-antrenör olarak görev yaptığı Yün Mensucat'a transfer oldu ve yeni forması altında 14 gol attı ve Genç Milli Takım aday kadrosuna çağrıldı. 11 Nisan 1954' te Belçika maçında ilk kez milli oldu ve 4-0 kazanılan maçın 2 golünü o attı. Aynı yıl İzmirspor'a transfer oldu ve bu forma altında 17 gol atarak gol kralı oldu. İzmirspor da Mahalli Lig'i şampiyon bitirdi. 1955'te 19 yaşında Galatasaray' a transfer oldu. Galatasaray formasıyla ilk kez (28 Ağustos 1955) Beyoğluspor'a karşı oynadı ve ilk golünü attı. 1956 yılının Şubat ayında Millilerimiz macarları 3-1 yenerken, 2 golü Lefter 1 golü Metin attı. 29 Ocak 1959'da İzmir'de Oya Sarı ile evlendi. 10 Haziran 1959'da Fenerbahçe ile oynananTürkiye ligi finalinin ilk maçının 37. dakikasında rakip kaleye ünlü ağları yırtan gol" ünü attı. 22 Haziran 1959' da babasını yitirdi. Transfer döneminde İzmirspor'un o gün için büyük bir tutar olan 30.000 TL'lik transfer teklifini reddederek çok sevdiği kulübünde kaldı ve bu nedenle eşinden ayrıldı. 14 Eylül 196'ta eksik askerlik yaptı savıyla tutuklandı ve toplam 45 gün Paşakapısı ve Toptaşı Cezaevlerinde kaldı. 18 Aralık 1960'ta İnönü Stadı'nda oynanan maçta Galatasaray-Fenerbahçeyi 5-0 yendi ve Metin 4 golün sahibi oldu. Temmuz 1961'de italyanın Palermo Kulübü'ne transfer oldu. Haziran 1962'de yeniden Galatasaray'a döndü. 12 Mayıs 1965'te İstanbul'da Servet Kardıçalı ile evlendi. Aynı yıl "Taçsız Kral" filminde başrol oynadı. 9 Şubat 1966'da Zeynep adını verdikleri bir kız çocuğu oldu ama Servet Metin Oktay çiftinin "prenses"i ancak 6 saat yaşadı. 1969'da Galatasaray şampiyon, kendiside gol kralı olduktan sonra, İstanbul ve İzmir'de yapılan jübilelerle futbolu bıraktı. 13 Eylül 1991 'de bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrıldı. Futbol yaşamı boyunca rakip fileleri tam 608 kez havalandırdı. 1 kez İzmirspor'da, 10 kez Galatasaray'da şampiyonluk gördü.10 kez gol kralı oldu ( Biri İzmir Profesyonel liginde...1956-57 İstanbul Profesyonel Ligi 17 gol 1957-58 İstanbul Profesyonel Ligi 19 gol 1958-59 İstanbul Profesyonel Ligi 22 gol 1959 Türkiye Ligi 11 gol 1959-60 Türkiye Ligi 33 gol 1960-61 Türkiye Ligi 36 gol 1962-63 Türkiye Ligi 38 gol 1964-65 Türkiye Ligi 17 gol 1968-69 Türkiye Ligi 17 gol Maç başına 1.6'lık gol ortalaması kırılamadı. 40 Kez milli oldu (4'ü Genç Milli Takım). 7 kez kaptanlık yaptı ve toplam 17 gol attı. Tüm futbol yaşamında 1 kez oyundan ihraç edildi (Bir Fenerbahçe maçında)
İşte Metin Kralın böyle bir futbol yaşantısı,böyle istatistikleri ve böyle karakteri vardı.Sadece Galatasaray'ın değil tüm Türkiye'nin gurur duyması ve sahiplenmesi gereken gerçek bir değerdir Metin Oktay.

11 Eylül 2008 Perşembe

Antipati Kazanmak !



Son yıllarda Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi teknik direktörlerden birisi olan Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim hocanın geçmişteki başarılarından ve deneyimlerinden kimsenin şüphesi yok. Ancak Fatih Hocamızın özellikle Dünya ve Türk spor medyası tarafından her geçen gün biraz daha antipati topladığı bir gerçek.Hırslı kişiliği,mağlubiyeti kabullenmekte zorlanan yapısı belkide onun bugüne kadar elde ettiği başarılarındaki en büyük özellikleridir.Ne varki bazen bu yapısı insanları rencide etmek ve kişilere kastetmek gibi toplumca hoş karşılanmıyan ve kendisine yakıştırılmayan davranışlara dönüşüveriyor.Son oynadığımız Belçika maçında rakip takımın teknik heyetiyle tüm dünya baını önünde adeta kavga etmesi ve anlaşılması güç olmayan küfürleşmesi buna en son örnekti diyecektik ki Fatih Hocamızın bir başka olayını da bugün internet sitelerinden ve gazetelerden okuduk.Bu olay başarılı bulduğumuz ve genelde sevilen renkli bir sima olan spor yazarı ağabeyimiz Osman Tamburacı ile yaşanan tatsız olay ve bu olayın tüm çıplaklığıyla medyada yer almasıydı.Osman Bey bir spor programında belirttiği görüşleri yüzünden Fatih hocanın kendisini telefonla aradığını ve ağıza alınmayacak küfürler sarfettiğini söyleyordu.Biz Türk futbolseverler olarak bunlara inanmak istemesekte olayın doğru olduğu kuvvetle muhtemel malesef.Üzüldük...


Üzüldük çünkü; Galatasaray'ı bir Türk takımını Avrupa Şampiyonu yapan ilk ve tek hocamızdan bunları çok sık gördüğümüz için...

Üzüldük çünkü; Milli Takımlar Teknik Direktörümüz Dünya medyasında başarılarıyla yer alacağı yerde agresif görüntüleriyle karelendiği için...
Üzüldük çünkü; zaten Avrupa basınında kavgacı,hırçın lakabıyla mimlenenmişken bu olaylarla onlara malzeme verdiğimiz ,onları doğruladığımız için...

Üzüldük çünkü; sadece Galatasaray'ın değil Türkiye'nin Fatih Terim'i her geçen daha fazla gün antipatikleştiği için...

9 Eylül 2008 Salı

Bravo Sana

O çoğu zaman Milan takımının yarısı,O Milan taraftarlarının sevgilisi,O Brezilyalı yıldız Kaka. Hemen hemen forma giydiği her maçta formasının hakkını veren,bazen takımını ipten alan,bazen maçta ayakta kalan tek oyuncu.Kaka'nın İngiliz takımlarının rüyalarını süslediğini ve kadrolarına katmak için büyük çaba sarfettiklerini okuyoruz medyadan bu günlerde.Bu ekiplerden en isteklilerin de yeni adıyla nam-ı değer Arap City ve Chelsea olduğu yazılıyor.
Ancak yıldız futbolcunun yaptığı açıklama İngilizleri hiçte memnun edeceğe benzemiyor.Kaka Milan takımında mutlu olduğunu ve kulübü kendisini satmayı düşünmediği sürece kulüpte kalacağını bildirmiş.Ne diyelim böyle yıldız dostlar başına,başarılı,istekli ve sadık.Bravo Kaka...

8 Eylül 2008 Pazartesi

Rica Ederiz Platini


Uefa Başkanı sayın Michael Platini,Milli Takımımızın Ermenistan ile oynadığı maçtan sonra ülkemize teşekkür etmiş.Cumhurbaşkanımızın orada bulunmasından duyduğu onuru dile getirmiş.Futbolun milletleri ve insanları bir araya getirmeye yeten gücünden de bahsetmiş.Rica ediyoruz sayın Platini ,biz Türkler her ne kadar heyecanlı insanlarsak ve zaman zaman taşkınlıklarımız olsa da bir o kadar da sıcakkanlıyızdır.Bize bir adım gelene biz on adım gideriz.
Ayrıca Platininin bu açıklamaları daha dün gece bu blogu kurduktan hemen sonra yazdığım 'futbol nedir' konusunda bahsettiklerimle bu kadar örtüşmesi ve Uefa başkanının açıklamalarının medyaya yansımasından kısa bir süre önce yazılmış olması ilginç ve güzel bir tesadüf oldu.Teşekkürler Platini...

7 Eylül 2008 Pazar

Futbol Sizce Nedir



Futbolun klasik ve kalıplaşmış tanımını yapmak istemiyorum.Çünkü futbolu o tanımla sınırlamak mümkün değil bana göre.Futbol benim için renk,ırk,dil ayrımı olmaksızın dünyadaki tüm milletlerin ortaklaşa konuştuğu dildir.Futbol hobidir,futbol dostluktur,futbol sosyalleşmektir,futbol kültürdür,futbol yaşamdır bence...
Blogumuzda sizlere futbolu yazmaya çalışacağız tabi başarabilirsek.Başarabilirsek diyoruz çünkü futbol bazen yazılara sığmayacak kadar doludur.
İçinde futbol sevgisi olan ve 'futbolsuz olmaz diyen' dostlarımızla beraber futbolun her anını hepbirlikte paylaşacağız inşallah.
Futbola sadece belirli ölçüler içerisinde oluşturulmuş dikdörtgen sahada değil yaşamın her alanından bakmaya çalışacağız.
Tüm dostlarımızı saygıyla selamlıyoruz...

Blogger Templates by OurBlogTemplates.com 2007