7 Mart 2009 Cumartesi

6 NUMARA

Endüstriyel futbol denen safsata çıkmadan önce her takım ilk 11 e birden 11’e kadar uzanan numaralar ile çıkardı.1 numarayı klasik olarak kaleciler kullanırken 2 numara sağ beki 3 numara sol beki 4 ve 5 numaralarda stoperleri belirtirdi. Geri kalan numaraları genel olarak forvet ve orta saha oyuncuları paylaşırdı. Bunun tek bir istisnası vardı, Milan ve Franco Baresi.Bir libero olmasına rağmen İtalya Milli takımında da Milan’da da hep altı numaralı formayı ıslatmıştır.

Geleneklerine çok bağlı bir kulüp olan Milan’da şu anda 6 numaralı forma kullanılmamaktadır. Bu forma efsane kaptanlardan Franco Baresi’ye aittir.

6 Mayıs 1960 tarihinde Bresica’da doğar Franco Baresi. Abisi Giuseppe ile beraber futbola düşkündür. Çocukluğunda top oynadıktan sonra günün birinde bir futbol takımına yazılmak için Milano yolunu tutarlar abisi ile beraber. İlk önce Inter’in kapısını çalarlar ki bu tarihlerde Inter biraz daha parlak bir takım olarak görünmektedir. Baresi kardeşler Inter kulübüne giderler ancak altyapı da ancak bir kişilik yer kalmıştır. Oraya da ağabey Giuseppe Baresi yerleştirilir ve burada iki kardeşin yolu ayrılır.

Ağabey Baresi Inter’e yerleştikten sonra küçük Baresi olan Franco için tek çare Milan kulübüdür. O da Milan’a gider ve bir efsanenin başlangıcı olur bu gelişme. Yıllar geçer iki kardeşte başarılı bir futbol kariyeri sergiler ancak küçük kardeş Franco hem daha popüler hem de daha başarılı olmuştur.

Libero kavramını Beckenbauer’den sonra yeniden şekillendiren adam olarakta anılır Franco Baresi. Gerçekten de her türlü defans sisteminde maksimum başarı sağlamış bir futbolcudur. Gerek hava toplarında gerek birebir mücadelede oldukça etkilidir. Fiziğine göre de oldukça hızlıdır.

Bu defansif becerilerinin yanı sıra topu oyuna iyi sokması ile de ünlüdür. Hatta günümüzde direk taca yollanan toplarda bile aynı pozisyonlarda topu arkadaşlarına kazandırmıştır her zaman. Takımının taktik teknik anlayışına çok hakim olduğu için hemen hemen herkesin nerede duracağını iyi bilmektedir. Gerçi bunda kemikleşen Milan taktiğinin payı da büyüktür.

Milan formasından başka bir de İtalya Milli Takımı formasını giyip onunla da 1986,1990 ve 1994 Dünya Kupalarında boy göstermiştir. Hatta her ne kadar fazla hatırlanmasa da trajik 1994 Dünya Kupası finalinde bir penaltıyı da o kaçırmıştır. Ancak günah keçisi Baggio sebebiyle hiç dile getirilmemiştir.

Kulüp kariyerinde de oldukça başarılıdır Franco Baresi. 6 Serie A şampiyonluğu 2 tane Şampiyon Kulüpler Kupası 1 tane de Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırmıştır. Hemen hemen bu başarıların tümünde çok büyük payı vardır.

İtalyan Futbolcular Birliği tarafından İtalya’da yüzyılın futbolcusu olarak seçilen Franco Baresi’nin en bilinen lakabı Piscinin’dir. Milan’da sürekli giydiği 6 numaralı forması emekli edilmiştir.

Fabio Capello döneminde takım arkadaşlarına antrenman yaptırdığı bilinen Franco Baresi aktif olarak Milan alt yapısında görev almakta yeni efsaneler yetiştirmeye çalışmaktadır. Şüphesiz şu andaki Kaptan Maldini’nin gelişmesinde kendisinin de emeği çoktur.

Her İtalyan futbolcu da olduğu gibi Baresi’nin oyununda da kısım kısım sertlikler vardır. İtalya’ya gelen ilk Japon futbolcu Kazuyoshi Miura’nın burnunu ilk 15 dakikada kırarak bu bahtsız arkadaşın başarısız Avrupa kariyerine ilk darbeyi o vurmuştur.

İnanılmaz mücadele gücü liderlik içgüdüsü ve toparlayıcılığı ile dikkat çeken Baresi oldukça vefalı bir taraftar olan Milan taraftarlarınca da unutulmaz her maçta bazı bölümlerde lehine tezahürat yapılır hatta resmi açılır.

Futbolun romantik şövalyelerinden olan Baresi unutulmaz futbol yaşamına güzel bir jübileyle son vermiş hatta jübilesinde bir gol atarak giderayak şovunu da yapmıştır.

KAYSERiSPOR - FENERBAHÇE

Kayserispor ile Fenerbahçe, Turkcell Süper Lig'in 23. haftasında karşı karşıya gelecekler. Yeni hizmete girecek Kadir Has Stadı'ndaki mücadele Pazar günü saat 19.00'da başlayacak ve Lig TV'den canlı yayınlanacak. Karşılaşmayı hakem Bünyamin Gezer yönetecek.
Lig ve kupada oynadığı son iki resmi maçı kazanan Fenerbahçe, Turkcell Süper Lig'de Kayserispor ile deplasmanda yapacağı maçta da galibiyeti hedefliyor.
Turkcell Süper Lig'in 21. haftasında Gençlerbirliği'ne 1-0 yenildikten sonra, lider Sivasspor'u önce ligde 4-2, sonra da Fortis Türkiye Kupası'nda 3-1 mağlup eden sarı-lacivertliler, Kayserispor karşısında da 3 puan arayacak.

Teknik direktör mü yoksa falcı mı?

Mustafa Denizli ismi geçtiğinde birçok insanın aklına Beşiktaş’tan önce Galatasaray ve Fenerbahçe gelir, kimileri ise bu ikisine ulusal takımı da ekler. Hele Galatasaray ile Avrupa kupalarında atladığı turlar sonrasındaki sevinç gösterileri orta yaşlı birçok Türk futbolseverin aklında yer etmiştir. Tüm bu faktörler esasında Beşiktaş’ın ateşli taraftar grubu Çarşı için Mustafa Denizli’nin Beşiktaş antrenörü olamaması için yeterli sebeplerdir. Ancak profesyonel futbol taraftarlık dinlemez ve Mustafa Denizli Beşiktaş’ın başına Yıldırım Demirören yönetimi tarafından Ertuğrul Sağlam’ın ardından teknik direktör olarak getirilir.
İlk birkaç haftayı başarısız geçiren Denizli, Beşiktaş tribünlerinden büyük tepkiler alır ve tüm stat hep bir ağızdan “Hoca takım neden oynamıyor?” diye bağırır. Mustafa Denizli, tüm bu tepkilere rağmen çıkar ve 26. hafta sonunda lider olacaklarını iddia eder.
Denizlinin ağzından bu sözler döküldüğünde birçok futbolsever gibi ben de inanmamıştım ancak son iki haftadır ligde alınan sonuçlar Beşiktaş çalıştırıcısını haklı çıkarttı ve hızla zirveye tırmandılar. Özellikle ligin 21. haftasında tüm rakipleri puan kaybederken, Gaziantepspor deplasmanından 3 gollü 3 puan almaları, Fenerbahçe’nin lider Sivas’ı mağlup ederek Beşiktaş’ın ekmeğine yağ sürdüğü 22. haftada ise son iki yıldır bir türlü şanslarının tutmadığı İstanbul Büyükşehir Belediyespor’u İnönü’den eli boş göndermeleri Mustafa Denizli hakkında benzer soruların sorulmasına sebep oldu.
Mustafa Denizli teknik direktör mü yoksa falcı mı? Sanırım bunu sezon sonunda öğrenebileceğiz.


http://www.futbolyorumlari.com

6 Ocak 2009 Salı

HAKEMLER VE TÜRK FUTBOLU

Son yıllarda hakem hataları o kadar artık ki bir takımın kaderini lig sıralamasında çok etkiliyor.Hakem hataları diğer Ülkelerde daha çok az hata yapılıyor.Nedeni hakem üzerinde baskılarmaç biter bitmez hakemlerimize kurulun baskılar.Eski hakemlerimiz şimdi yorumcu olunca işleri daha da zorlaşıyor.Bir pozisyonu 10 kere ileri geri alıp ancak öyle kararı bile zor verirken anlık pozisyonda hata yapmalarını istemiyorlar.Hata çok yapıyorlar ama gelen baskıyı dayanamıyorlar.Ülkemizde büyük kavramı maalesef hakemlerimi çok etkiliyor.İyi hakem olma yolunu asla büyüklerden korkmayacan diye lanse etmelerihataları daha da çok artırıyor.Örnek verecek olursak İstanbulda oynanan Fenerbahçe-Gaziantep maçını yöneten hakem seyirciden etkilenmeyecem diye o kadar çok hata yapıyor ki maçta eğer Fenerbahçe'nin puan kaybı ile sonuçlanırsa aylarca konuşuluyor.İşte o maçı yöneten hakemin bir daha ki Fener maçındaki durumu nasıl olacako tribünlerin hakem üzerindeki etkisi ve yapılan o kadar yanlış hatalar ki işte zincirler furyası...
Bizim ülkemizdeki hataların sadece başlıca sebebleri,italya,İngiltere,İspanya,Almanya,Fransa ve Hollanda'da hakem hataları hakkında neredeyse konuşulmaması 90 dakikanın bitiş düdüğünden sonra Teknik Direktörün ve Yönetimin hataları kendilerinde araması işte hataları o kadar aza indiriyorki, sonuç böylece çok aza inmiş oluyor.
Bizim futbolcularımızda hakemlerle çok oynuyor.Lig maçlarında her pozisyona itiraz eden futbolcular kart isterkenAvrupa maçlarında verilen karardan sonra hiçbirşey söylenmiyor.Yine bi örnek vermek gerekirse Büyük kluplerimizden birinde oynayan Hasan Şaş Lig maçlarında Hakemlerin üstüne yürümeler,bağırmalar,elle itmelerama Avrupa maçında haklı oldugu bir olayda bile özür dileyip oyuna dinmesi aslında hakemlerimizi zedeliyor.Bu olayda suçlu Türkiye Futbol Federasyonu o hareketleri yapan futbolculara ceze bile verilmezken aynı hareketleri eğer Avrupa maçında yapsaydı 6 maç ceza ile karşılaşacaktı.İşte futbolcu'da bunu çok iyi bildiginde sahada istediği gibi hareketleri yapıyor.
Son gelişen olaysa Beşiktaş klubünün patronu Yıldırım Demirören basın önünde 70 milyona hakem ve fedarasyonu öne atması 2.yarıdaki hakem hatalarının az olması için hiçbir çaba gösterilemez.Beşiktaşın maçlarını yönetecek hakemlerin şimdiden psikolojisini anlamak hiçde zor değil aslında,Beşiktaş taraftarı bu açıklamının haklı olduğunu düşünüyorlar nitekim haklılar.Benzer bir olay Eski Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın yapmış tek tek hakem hatalarını göstermesi ve sonunda gelen şampiyonluk...
Sonuç işte çok basit hakem üzerindeki baskıları kaldırmak,maçlardan sonra baskı yapmamak...
Ve sonucu çok az hakem hataları ve Avrupa standartında kaliteli futbol...

2 Ocak 2009 Cuma

YABANCI FUTBOLCU SEVDASI

Altyapıyı neden kurar takımlar? Neden 20 yaş altı ve 18 yaş altı milli takımlar vardır ya da neden PAF takımlar vardır? Nasıl olsa A takımı var, yetmez mi? ya da neden her şehirde 2–3 tane futbol okulları kurarlar küçük yetenekleri keşfetmek için? Daha da profesyonel düşünürsek neden ülke dışında ikinci takımları olur bazı geliri yüksek takımların, ya da ülke dışında futbol akademileri?

Bunların Türkiye dışında çok büyük bir önemi var ve hepsinin tek cevabı var, makul olan tek cevap: A takıma oyuncu yetiştirmek. Bu A takım dediğimiz kendi A takımları, piyasaya oyuncu pazarlamak için değil!

Gel gelelim bizim ülkemizde bu böyle anlaşılmıyor ya da böyle uygulanmıyor. Küçük yaştan eğitilen oyuncular nedense yaşı dolup, A takım seviyesine geldiği halde durmadan başka takımlara kiralanıp duruyorlar. Ya da 18’e alınıp bir, iki hatta üç sezon boyunca orada öylece oturuyorlar. Bunun ne anlamı var? Kurduğunuz futbol akademilerinin ya da PAF takımların ne manası var bu ülkede, biri bana bunu söyleyebilir mi?

Neden bu konu sana battı derseniz şöyle açıklayayım. Geçenlerde Arjantin Apertura Ligi’nde Tigre-Boca maçı vardı(final maçı), izleyenleriniz mutlaka olmuştur. Boca antrenörü Carlos Ischia hatalı gol yiyen 21’lik kalecisi Javier Hernán Garcia’ya kulübeyi gösterdi yerine de 20’lik Josue Ayala’yı sürdü sahaya. Dikkat edelim arkadaşlar alınan oyuncu 21’lik,giren de 20’lik,daha işin başında olan kaleciler. Hadi onu da geçtim (ki Türkiye için bu bile ders ve örnek alınması gereken bir hadisedir) giren 20’lik Ayala daha ilk kez bu maçta Boca formasını sırtına geçirdi. Hata mıydı yoksa antrenörün yaptığı? Ya da maçı almak için yapılan ustaca bir hamle miydi? Ya da herkese deli olduğunu mu sergiledi? Eminim herkesin kendince kendini tatmin edecek bir açıklaması vardır bu konu hakkında.

Ülkemizde ise böyle genç bir kaleciyi değil şampiyonluk maçında, hazırlık maçlarında dahi oynatmada tereddütleri olan teknik patronlar var. Bir güvensizlik var, ya da medyadan çekinme. Maçı kazanamama korkusu da olabilir. Onun yerine yabancı kalecileriyle 5 yemek onlar için daha az gurur kırıcıdır.’’Oynattım ama yedi, yabancı işte, napalım’’ diye zihniyeti olan antrenörler mutlaka vardır ülkemizde.

Her takım yabancı kalecilerden medet ummakta. Başta 3 büyükler olmak üzere(Fenerbahçe hariç).diyeceksiniz ki Beşiktaş öyle değil Türk kaleci kullanıyor. Kullanıyor da be kardeşim, Rüştü futbolu bırakacak yaşa geldi şu anda. Kötü kaleci mi? Elbette hayır, ülkenin en iyi yerli kalecilerinden, efsaneleşen kalecilerinden biridir. Buna katılmamak imkânsız, fakat neden artık her başlangıcın bir sonu olduğu kimsenin aklına gelmiyor? Neden gençlerin önü açılmıyor? Neden altyapıya değer verilmiyor? Hakan var arkasında, Korcan var, Erdem var… Bunları siz yetiştirdiniz, siz transfer ettiniz ama şimdi kullanmıyorsunuz…’’Ama onlar genç daha canım’’ diye homurdanmalarınızı duyar gibiyim şimdiden. Bunu deyin sonra da Türk Milli takımdan başarı bekleyin.

Yıllarca Avrupa Kupaları’nda nam salmış, nice devleri deviren ve ‘kıtasal kupa kazanan Galatasaray’ın da bir farkı yok… Aykut ve Orkun gibi hatta üstüne bir de 3. kaleciniz olduğu halde gidip de neden yabancı kaleciye ihtiyaç duyarsınız? Bu Orkun’la Aykut hiç oynamadan size nasıl yararlı olacak? Nasıl kendini gösterecek de Türk Milli takımının kalesini koruyacak? Trabzonspor’da da aynı olay devam etmekte. Altınordu’nun kalecisini aldınız. Hadi onu tekrar kiralık verdiniz geriye, Karşıyaka’nın gelecek vadeden kalecisi Onur’u aldınız. Hadi o da olmadı istediğiniz gibi diyelim ya da çok genç geldi diyelim, Tolga var aslanlar gibi kalenizde. Neden yani oynatmama sebebi? Neden yabancı arayışı? Sonra Türk Milli takımın en ufak bir başarısızlığında hemen oturalım bir araya kara kara düşünelim: nerede yanlış yaptık? Bugün oynatma gençsin, yarın oynatacakken maç eksiği var tecrübesiz dersin, sonraki gün de zaten sen çoktan yabancı bir kaleci almış olursun. Geçmiş olsun o zaman da. Turşusunu kurarsınız artık…

Bu altyapıya güvenmeme sadece kaleci pozisyonunda değil elbette ülkemizde. Ama kalecinin iyisi zor yetişir, zor tecrübe kazanır, zor güven verir de be kardeşim bu kadar da değil yani.

Avrupa kupalarında ki ve milli takım düzeyindeki başarısızlıklarda ilk fatura kaleciye kesilir genellikle. Hatalar bireyseldir ve çok barizdir. Bunun için tek hata yapan kaleciyi hemen fetva çıkararak boynuna vururuz satırı. Güven lazım, sen güvendiğini belli etmezsen onlardan hiç güven beklenemez. Volkan’a da güven lazım hala daha. İnanılmaz iyi bir kaleci olduğunu düşünüyorum, fakat hataları çok bariz dediğim gibi. Çok basit hatalar yapıyor fakat bu hatalar onun onlarca yüzlerce yaptığı kurtarışları gölgede bırakmamalı. Nasıl yabancı kalecileri kredimiz sonsuzsa, bu genç ve yetenekli kalecilerimizin en azından sonsuz kredi olmasa da daha fazla toleransa sahip olmalarını düşünüyorum. Aslında her zaman el üstünde tutmalıyız yerlileri ama işte Türkiye burası. Bir yabancı sevdası var ki sormayın…

Blogger Templates by OurBlogTemplates.com 2007