9 Aralık 2008 Salı

ARDA TURAN

Bildiğiniz gibi Fenerbahçe, Galatasaray’ı 4-1 yendi. Fakat çoğu Galatasaraylı için skordan çok Galatasaraylı futbolcuların saha içindeki amatör duruşu daha üzücüydü. Tüm futbolcular sürekli hakemle, rakip oyuncularla ve tribünle uğraştı. Fenerbahçe, Galatasaray’ı daha önce de yendi bundan sonra da yenecek fakat eğer sen yenilmeyi bilmiyorsan bu mağlubiyet taraftarına daha çok acı verir. Mahallede oyun oynarken yenilince mızıkçılık yapan çocuklar gibiydi Galatasaraylı oyuncular.En çok dikkati çeken ise Arda Turan oldu. Tribüne, yan hakeme, Selçuk’a yaptıkları tüm hafta medyanın gündemiydi. Yazıyı yazma sebebim olan Arda’ya geçmeden önce Arda’nın bu davranışlarının arkasında yattığını düşündüğüm yapıyı biraz uzunca anlatmaya çalışacağım. Yazının burasından itibaren de sürekli kullanacağım için kısaltmak amaçlı Galatasaray’a GS diyeceğim.GS futbol takımı yaklaşık 15 yıldır Türkiye’de genelde en nitelikli Türk oyuncu kadrosuna sahip oluyor. Bunun nedeni ise altyapısının gücü ve bu işe önem vermeleri. Mehmet Topal gibi bir adamı Dardanel’den yüklü bir miktar ödeyerek alıp, korkmadan düzenli oynatabilmek Türkiye’de diğer büyüklerde pek göremediğimiz bir şeyFakat bu Türk oyuncu kadrosunun başka bir boyutu da var. Takım içindeki en önemli isimler olmaları nedeniyle olduğunu düşündüğüm güçlü bir Türk oyuncu cemaati var GS takımı içinde. Tarikat derken kimse dini bir cemaat kastettiğimi sanmasın. Zaman zaman Gsli oyuncuların cemaatlerle ilişkisi ortaya çıksa da tüm Gsli oyuncuları cemaatçi diye nitelemek hoş olmayan bir davranış. Güçlü Türk oyuncu cemaatinden kast ettiğim, oluşturulan sıkı arkadaşlık ve sürekli birlikte hareket etme olgusu. Amatörce hareket etme, maçlarda aşırı gaza gelme ve bunların sonucunda gelen başarılar. Fatih Terim dönemindeki 4 yıl üst üste şampiyonluk ve Uefa Kupası hep bu yapının ürünü. Belki UEFA Kupası’nın temelinin iyi kadro olduğunu söyleyebiliriz ama 3 yıl üst üste şampiyon olduktan sonra 4. senede hala kupa maçlarında bile ekstra motive olmak, gelene gidene 5 atmak kolay açıklanacak bir iş değil, arkasında yatan şey arkadaşlık, aşırı hırs ve motivasyon.Sonraları Galatasaray kadrosu zayıflasa da yine bu yapı sayesinde Galatasaray, 2002, 2006 ve 2008’de kamuoyu tarafından muıcize olarak nitelenen (bana hep saçma gelmiştir bu, Gsin şampiyon olması nasıl mucize olur, Kocaelispor mu bu?), mucize olmasa da sürpriz 3 şampiyonluk getirdi bu yapı Galatasaray’a. Zaten yabancı sınırlamasının olduğu ve başarı için sürekli motivasyon ve hırsın olması gerektiği lig yarışında başarının temeli nitelikli Türk oyuncu kadrosu. Bunun benzerini basketbolda Fenerbahçe Ülker’de de görüyoruz. Olayın başarı kısmı bu. GS bu Türk oyuncu kadrosuyla lig yarışında her zaman iddialı oluyor. 2. Fatih Terim dönemindeki 6. olunan sezon dışında 12 yıldır her sene şampiyonluk yarışının içinde olmasını ve bu döneme 7 şampiyonluk sıkıştırmasını bu yapıyla açıklıyorum ben.Olayın diğer boyutuna gelirsek. Eskişehir maçında yenilen nizami denilebilecek bir beraberlik golünden sonra tüm takım hakeme itiraz etmek de bu yapının ürünü. Dünya’da bunun başka bir örneği yoktur. Dakika 70, skor 2-2, son derece normal bir gol yiyorsun ve 11 kişi hakeme itiraz ediyorsun.

Sırasıyla, Fatih Terim, Bülent ve Hakan Şükür’ün ayrılmasıyla zayıflamasını beklediğimiz bu yapı hiç bozulmuyor. Çünkü artık takım içine yerleşmiş ve yeni gelenlere miras kalıyor. Sezon başında Hakan Şükür gibi bu yapının(gerçi onun saha içinde pek dalaşı yoktu ama saha dışında takımı örgütleyen en önemli isimdi) temel taşının kadroda tutulmaması ve tecübeli yabancı oyuncuların alınması belki de yönetim tarafından özellikle yapılan bir hareketti. Fakat sonucu değiştirmedi. Hasan Şaş, Ümit Karan, Ayhan gibi uzun yıllardır takım içinde bulunan isimlere Sabri, Arda gibi isimler de eklendi. İsim vermek çok doğru da değil aslında. Önemli olan yapı. Zaman zaman tüm oyuncuların, Hakan Balta gibi sakin bir oyuncunun bile saha içinde kendini kaybettiğini görüyoruz.Aslında her şeyi Fenerbahçe maçı öncesi Adnan Polat özetledi: “ FB-GS maçları zaten önemlidir, biz futbolcuların aşırı motive olmasından korkuyoruz.” Dışarıdan bakıldığında pek anlamı olmayan bu sözün Galatasaray’ın içini çok iyi bilen başkanı tarafından ne amaçla söylendiği önemli. Ben GS kampında falan değildim tabii ki, ama o maç öncesi Kewell, Baros, Meira gibi yabancıların Türkler tarafından bu maça ne şekilde motive edildiklerini, neler anlatıldığını az çok tahmin edebiliyorum.Epey uzun bir şekilde özetlemeye çalıştığım yapı bu. Klasik deyişle bir araya geldiklerinde çok tehlikeli olan oyuncular bu isimler. Bu oyuncuları başka takımlara koyarsak farklı şekilde davranacaklarını düşünüyorum.Arda’ya gelisek. Saha dışında sürekli güler yüzlü ve sempatik tavırlar sergileyen Arda’nın saha içinde bir canavara dönüşmesini izliyoruz bazen. Tamam Arda hırslı bir oyuncu ve onu bu kadar kaliteli yapan da o hırsı. Fakat yine de olayın bu noktaya gelmesi hırsla açıklanamaz. Arda yaptıklarını meşru görüyor. Bu da takım içindeki o yapıdan kaynaklanıyor. Sağına, soluna bakıyor, onu dizginleyecek olan yok, arkadaşları da aynı zaten. Hasan Şaş pek çok kişinin gözünden kaçan vahim bir açıklama yapmıştı yıllar önce GS dergisine. Tam olarak hatırlamıyorum ama özü şuydu: “ Hakemlere kızmasak, bağırmazsak üstümüze çıkıyorlar” Yani takım içindeki mentalite bu. Yönetim de pek karışmıyor gözüküyor ya da karışsa da bunu yıllardır engelleyemiyor.Arda, artık futbolculuğu tartışılmayacak bir boyuta geldi. Düzenli Gs maçları izleyenler onun bu takımın en önemli oyuncusu olduğunu biliyor. Üstün hücum gücünün yanına, aşırı presini, defansa yardımını da izlemek herkesin hoşuna gidiyor. Türkiye liginin üstünde bir oyuncu olduğunu ve Galatasaray takımında bile yokluğunun ne kadar ciddi bir şekilde hissedildiğini görmeye başladık. Şu anda milli takımın da bankosu olan 6 nitelikli orta saha-hücum elemanımız var ülke olarak: Aurelio, Hamit, Tuncay, Nihat, Arda, Semih. Bu oyuncular içinde gerek yetenekleri gerekse yaşı itibariyle en öne çıkanı Arda bence. Bu da onun en değerli Türk futbolcu yapıyor benim gözümde. Süperlig’de de ondan iyi olsa olsa Alex ile Deivid vardır. Fakat onları da yaşı Arda’nın arkasına koyuyor. Ligin de en değerli oyuncusu yani(yine bence)Fakat antipatik tavırları onun değerini azaltıyor. Bu antipatik tavırlarının yanıda bir de bazen Galatasaray amigosu gibi konuşması var. İşte Arda’nın bu ayki GS dergisine verdiği bazı demeçler :''Galatasaray'dan başka Türk takımı, Allah bana o günleri göstermesin'' ''Fenerbahçe'nin Kadıköy'de çok kolay yenileceğini düşünüyorum. Ama şöyle bir şey var. Bizde kaybedeceğiz diye bir korku ya da stres yok. Ancak bizim dışımızda öyle bir hava oluşturuluyor. Sendromu yaşayanlar başkaları'' ”Tüm stat bize her türlü küfürü koro halinde ediyor. Ali Sami Yen bu olanların yanında cennet gibi. Her takım bizim stadımızda rahatlıkla oynuyor. Herhangi bir baskı yok. Zaten böyle olmalı. Bize yapılanlardan, atılan yabancı cisimlerden edilen küfürlerden kesinlikle bahsedilmiyor”Arda’nın sıkı bir Galatasaraylı olması elbette taraftar önünde onun sempatisini arttırır ama Arda’nın bu tarz şeylere ihtiyacı yok. O Galatasaraylı kalsın fakat bu tarz demeçler ile tüm spor kamuoyuna olduğu gibi sağduyulu GS taraftarına da antipatik gelecektir. Antipatik olmamak çok önemli, çünkü her zaman kamuoyunun ve medyanın antipatisini kazanan oyuncuların performansı düşer, hatta bazen iyi oynasa da beğenilmez. Bunu Arda’da da görüyoruz. Bazen süper oynuyor, ertesi gün eleştirildiğini görüyoruz. Tabii bizim medyamız da az değil, adamın sakalına bile laf attılar. Son olarak Galatasaray’ın sezon sonunda Arda’yı satması gerektiğini söylemek istiyorum. 3 sezondur taraftara, uzun zamandır hasret kalınan yeteneğini gösterdi. Bunu altyapıdan çıkan bir oyuncu olarak yapması, ayrı bir sevilmesini sağladı. Bir şampiyonlukta başrolü oynadı. Bu sezonda gelebilecek bir şampiyonlukta(ki gayet olası) ya da UEFA’da bir çeyrek finalde(gayet olmasa da o da olası) yine başrol olacak. Kısacası misyonunu tamamladı. Arda gibi bir oyuncu Türkiye’de fazla durmaz, durmamalı. Sürekli olarak gazetelerde, internette vs. ona değerler biçildiğini görüyoruz. Transfermarkt.de her ne kadar çok geçerli bir site olmasa da, biçilen 15 milyon avro abartılı da olsa Arda’nın ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Arsenal’in istediği söyleniyor. Rubin Kazan’ın 20 milyon avro önerdiği söyleniyor. Bunlar yalan da olabilir ama uydurulması bile Arda’nın niteliğini gösteriyor. Ben şu kadrosunda bir sürü tuhaf adama sahip olan Arsene Wenger’in Arda’yı kaçırdığını veya istemeyeceğini sanmıyorum.Bu sezon sonunda Arda satılmazsa, kanımca süreç tersine işlemeye başlayacak. Yavaş yavaş değeri düşecek, Arda teklifleri duydukça huysuzlanacak, takımın da kötü gitmesi halinde performansı iyice düşecek. Bu kez kimse almayacak. Sözleşmesi bitince kulübe de kızıp bavulunu toplayacak, zirvedeyken gitmediği için ve bonservissiz gittiği için yeni takımında hiçbir zaman beklediği önemi göremeyecek. Zaten çok profosyonel bir tavrı yok, muhtemelen sıkılacak ve Türkiye’ye dönmeye karar verecek. Aziz Yıldırım hala FB başkanı oluyor olacak, GS’ın stadı hala bitmemiş ve ekonomisi hala düzelmemiş olacak. Aziz Yıldırım Arda ‘ya süper bir tekilf yapacak ve haliye FB’nin teklifi daha cazip olacak, Arda Fener’e gidecek, sonra ben doğuştan Fenerliydim falan diyecek.Bu hikaye size birisini hatırlattı mı? Elbette yazdıklarım şaka niteliği taşıyor. Fakat az da olsa bu şakada da bir gerçeklik olmadığını kimse iddia edemez.


OrtaKafaGol'den alıntıdır_

0 yorum:

Blogger Templates by OurBlogTemplates.com 2007