20 Eylül 2008 Cumartesi

Al Başını Git Takımı

Öcal Uluç'un Türkiye gazetesinde yazdığı üç büyükleri değerlendiren yazııdır...
Ne diyor “başta” Adnan Polat olmak üzere, Skibbe’nın arkasında duranlar; “Efendim, durun bakalım, daha o da yeni geldi, bir çok futbolcu da. Sabredin birbirlerini tanısınlar, hocanın sistemi otursun, görün o zaman Galatasaray’ı!..”“Mantık” doğru, ama iki itiraz var:Bir; Skibbe, “böyle” bir kadroyu “hedefe taşıyacak” çapta bir Hoca değil; neydi “ilk” hedef; “Şampiyonlar Ligi”; daha baştan olmadı; şimdi hedef ne; “Saracoğlu Stadı’nda UEFA Kupası finali oynamak”; kaç Galatasaraylı “bu hoca ile bu hedefe varılabileceğine” inanıyor; güldürmeyin beni!..İki; Hoca, geldiğinden beri “takıma bir iskelet, bir sistem oturtmamak için” elinden geleni yapıyor; bakın resmi maçlarına; 3 Süper Lig ve 3 Avrupa Kupası maçı oynadı; her maç ta ayrı sistem - ayrı taktik - ayrı kadro!..Takım zaten “Topu alan kimselere vermesin, istediği gibi oynasın, kendini göstermek için arkadaşlarını harcasın” görüntüsü veren “yıldız” oyuncularla dolu, bir de “Hoca sistemi ve tertibi çorbaya çevirince”, işte ortaya çıkan tablo; “10 kişilik zayıf ve liginde sondan ikinci olan” İsviçre takımına karşı Galatasaray’ın oynadığı futbol!.. (Ki, o İsviçre’nin milli takımını, Lüksemburg İsviçre’de yendi!..)Aklar da çok, karalar da çok; neden?..“Akların olmaması imkânsız”; böyle yıldızlarla dolu “alternatifli ve geniş bir kadroya sahip” bir takım!..“Karaların olmaması imkânsız”; zira ortada “takım olmuş” bir takım yok!..Antalyaspor maçında “sağbek oynayan” Hasan’dan başlayalım; alıp gidiyor; kaç çalım atacağı, ne zaman pas vereceği belli değil!.. Servet, “Maradonalığa” özeniyor, Arda öyle, Kewell öyle, Lincoln öyle, Aydın öyle, Ayhan öyle, Mehmet Topal öyle, hemen gördük ki Milan Baros öyle, Nonda öyle, Ümit Karan öyle, Sabri öyle, Barış öyle.Dikine “6 - 7 pas yapınca, kolay gol pozisyonuna giren” takım, “top götürme ve çalım yapma sevdalısı” futbolcularının kaptırdıkları toplar yüzünden kalesinde tehlike yaşıyor, gol görüyor ve bu tablo her maçta tekrarlanıyor; nerede Hoca?..Oyun disiplini sıfıra yakın; dert burada, yoksa o “minare” stoperlerin, hem de 3 tanesinin bulunduğu bir takım, o kaleciyle, 10 kişi kalmış o rakipten o korner golünü yer mi; bu kaçıncı “öyle” gol?..Skibbe’yi eleştirmemiz “skorlardan dolayı değil”; işte bundan!..“Alın başınızı ve de topu gidin” ya da “kafanıza göre takılın” futbolu oynayan oyuncuları disipline edememesi!..Seyredin “Kewell’ın sarı kart görmesinden önceki görüntüleri”; Servet’in hiç gereği yokken oyunu gerdiğini ve hakeme “ilk fırsatta sarı kartını çıkarmalısın” mesajını verdiğini görün!..Servet, “faydası kadar zararı da olmaya başlayan” bir noktada; aklını başına almalı; zira saha kenarında duran Skibbe - Ümit Davala ikilisinin bir şey yapacağı yok; haftalardır “aynı” Servet’i seyredip duruyoruz!.. Galatasaray “bu kadro ile ve bunca sakatına rağmen”, başında “Skibbe olmadan da sahaya çıksa”, rakibini yenerdi; iki takım asında o kadar “güç” farkı vardı ki!..Görünen “aklar” da çok; Galatasaray “bol gol pozisyonuna giriyor”; çoğu atılamıyor, ama elbette “bir gün gelecek” atılacak!..“Duran toplar” daha iyi kullanılmaya başlandı; “goller atılıyor!..”“Orta sayısı” çok yüksek ama “yüksek ortalar” Hakan Şükür ya da “benzeri” bir santrfor olmadığı için boşa gidiyor!..Şut oranı müthiş ve “isabet oranı” da yükseliyor; ne var ki, “duran toplar dışında”, uzaktan şut denemesi hemen hemen yok; koca maçta bir defa Lincoln denedi ve o da gol oldu; kapanan defansları delmek için “bu çalışmanın ve uygulamanın yapılması” şart!..Takıma gelince; Kewell alıştı; Baros da öyle, Lincoln “gol attı, asist yaptı”, Nonda biraz becerikli olsa, kendini oyuna, topa verebilse, “Lincoln’ün asistleri 3’e, 4’e ulaşırdı”; bazıları “başka bir maç ve peşin fikirli olarak Lincoln’ü seyretmiş galiba”; ben beğendim!..Aydın “sakat değilse”, ilk on bire “ilk” adı yazılacak “5 oyuncudan biri!..”“Bu takım” Türkiye’de “rahat iş yapar”; ama Avrupa?..İşte orada duralım ve Skibbe’ye bakalım!..“O yapabilirse”, Galatasaray başarır; “sağbek yeri hariç”, öyle bir kadrosu var; hem de “asilinden geri kalmayan” yedekleriyle!..> Fenerbahçe???Aziz Yıldırım ne derse desin, ortaya açıkça çıktı ki; “dünün” Fenerbahçesi, “bugünün” Fenerbahçesi’ne “tur bindirir”; ne Tuncay’ın yeri doldu, ne Appiah’ ın, ne Aurelio’nun ve de “asıl” ne de Zico’nun!..Allah’tan Güiza “çok koşuyor, çalışıyor”; yoksa “Kezman’ın yeri bile dolmayacaktı!..”Kızacak çok Fenerbahçeli olacak ama, yazmam gerek; ticareti, tesisi, organizasyonu, kulisi “çok iyi bilen” Aziz Başkan “futboldan” anlamıyor; ama “anladığını zannederek” futbolun her işine karışıyor; işte Fenerbahçe’nin en büyük handikabı!..> Beşiktaş?..Mevsim başı maçlarında “Delgado - Bobo - Holosko” üçlüsünün müthiş gösterileriyle, “Avrupa Kupaları’nda en ümitli olduğum” takımdı Beşiktaş!..Ama, “Perşembe gecesi” ümidimin önemli bir bölümünü kaybettim!..Ertuğrul Sağlam konusunda da “Kayserispor’dan kalan” olumlu görüşlerim vardı; giderek azalıyor!..Bir zamanlar Fenerbahçe “Alexspor” görüntüsü veriyor; Alex durunca ya da tutulunca, ortada takım kalmıyordu!..Şimdi Beşiktaş “Delgadospor” görüntüsü vermeye başladı; o yoksa, takım da yok gibi!..Özet; Beşiktaş iyi sinyaller vermiyor; dikkat!

Öcal Uluç_

0 yorum:

Blogger Templates by OurBlogTemplates.com 2007